İslam Felsefesi Anabilim Dalı

Misyon, Vizyon ve Temel Değerler

İslam felsefesi, İslam coğrafyasında yetişmiş düşünürlerin Tanrı, insan, toplum ve evren hakkında ortaya koydukları sistemli fikrî faaliyetleri araştıran bir bilim dalıdır. Bu düşünürler, özellikle Grek ve Helenistik felsefe/bilim mirasını devletin desteklediği tercüme faaliyetleri yoluyla edinerek, İslam düşüncesi ile mezcetmiş ve özgün bir yapıya kavuşturmuşlardır. İslam düşünürleri, akıl ve nakli bir arada kullanarak felsefi sorulara cevap aramış, böylece hem İslam kültürüne hem de dünya felsefe tarihine önemli katkılarda bulunmuşlardır.

İslam düşüncesinin kaynakları, tarihi ve geçirdiği evreler, İslam felsefesinin gelişimini anlamak için önemli konulardır. İslam düşüncesinin kaynakları arasında Kur’an ve Sünnet’in yanı sıra Yunan, Hint, Fars ve diğer kültürlerden alınan felsefi mirası da saymak gerekir. Özellikle Yunan felsefesi, İslam düşünürleri için önemli bir kaynak olmuştur. Yunan filozoflarının eserleri Arapça’ya çevrilmiş ve İslam felsefesinin gelişimine önemli katkıda bulunmuştur. İslam felsefesi, tüm bu çeşitli kaynaklardan yararlanarak kendine özgü bir düşünce sistemi oluşturmuştur.

İslam felsefesinin tarihi, İslam dininin ortaya çıkışından sonra başlayan ve günümüzde de devam eden bir akademik geleneği ifade eder. İslam felsefesi, hem İslam dünyasının içinde hem de dışında etkili olmuş, farklı kültürlerle diyalog kurmuş ve çeşitli konularda önemli eserler vermiştir.

İslam felsefesinin tarihsel gelişimi, genel olarak dört evreye ayrılabilir. Birinci evre, 8. yüzyıldan 10. yüzyıla kadar olan dönemdir. Bu dönemde İslam felsefesi, Yunan, Hint ve İran felsefelerinden etkilenerek şekillenmiş ve ilk sistemli felsefi eserler ortaya çıkmıştır. Bu dönemin en önemli temsilcileri Kindi, Farabi ve İbn Sina’dır. İkinci evre, 11. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar olan dönemdir. Bu dönemde İslam felsefesi, kelam ve tasavvuf gibi diğer İslami ilimlerle ilişki içinde gelişmiş ve yeni ekoller doğmuştur. Bu dönemin en önemli temsilcileri Gazali, İbn Rüşd ve İbn Arabi’dir. Üçüncü evre, 13. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar olan dönemdir. Bu dönemde İslam felsefesi, Moğol istilası ve Osmanlı hakimiyeti gibi siyasi olaylardan etkilenerek değişim geçirmiş ve yeni yorumlar ortaya çıkmıştır. Bu dönemin en önemli temsilcileri Nasiruddin Tusi, Sadreddin Konevi ve Molla Sadra’dır. Dördüncü evre, 17. yüzyıldan günümüze kadar olan dönemdir. Bu dönemde İslam felsefesi, Batı felsefesiyle karşılaşarak yeni sorunlarla yüzleşmiş ve modernleşme sürecine katılmıştır. Bu dönemin en önemli temsilcileri ise Muhammed Abduh ve Seyyid Hüseyin Nasr’dır.