Nevruz, yanı Türkçesiyle yeni yıl, sağlığın, bereketin hayatın ateş alevlerinin alazları kadar parlak ve aydınlık olmasına inancı sağlamak adına da değerlendirilebilir. Türk destanlarında dağlardaki madenleri ateşle eriten düşünce bu sayede açılan yeni ufukları sağlayan ateşi kutsal sayma özgürlüğüne vesile tutmuştur. Bugün bile har halindeki ateşi su ile söndürmede gösterilen ihtimamın sebepleri arasında bunu da unutmamak gerekir…
Özellikle diğer Türk Cumhuriyetlerinde Anadolu’ya nazaran daha coşkulu kutlandığı doğrudur. Aynı ve yakın coğrafyada oluşları bu geleneğin yaşamasına amil olmuştur ama son yüz yıldaki sosyal ve idari mazilerinin de etkisi vardır. Bir anlamda komünist Rus idaresine karşı özellikle devam ettirilmişliğini söylemek de doğrudur.
Orta Asya’da göçebe hayat tarzının tabiatı çok iyi tanımakla doğrudan ilgisi vardır. Hangi bitkinin nerede yetiştiğinden gelecek gün ve aylarda havanın nasıl geçeceğini bilmek bu ilgi içinde değerlendirilir. Kutsal saydıkları şeyleri obalarına ellerine aşiretlerine sembol seçmek geleneği daima yaşatılmıştır.Bu gelenek gittikleri yerlere de götürülmüştür.Ziya Gökalp gibi filozoflar Türklerin gittikleri yerlere geleneklerini ve göreneklerini götürdükleri gibi geldikleri yerlerdeki köy,dağ,nehir vs adlarını da gelip yerleştikleri yerlerde kullanmışlardır;diyor.Bu nevruz geleneği içinde geçerlidir.Nevruzu kişi adlarında,çiçek isimlerinde yaşatmak ona verilen önemin kıstasıdır.Her bir olayı değişik şeylerle simgeleştiren Türk elleri nevruzu da Bu minval değerlendirmiştir.
Yeni yılın gelişini kutlama dostluğun, kardeşliğin, hayatın, sevecenliğin,özgürlüğün,temizliğin ,vatan sevgisinin, anılması yenilenmesi geleneğidir.Bu geleneği yaşatmak arzusu içindekiler ile yaşama sevincini paylaşanların Orta Asya’dan Anadolu’ya kısaca Türk Elleri’nin bütününe dost,sağlık ve iyilik getirmesi ve bereketlerinin artmasını sağlamasını bizde bitmez dualarımızla istiyoruz.
A. Nevruzla İlgili Halk İnanışları: Nevruz geleneği Araplarda yoktur. Çünkü eski Araplar ile Musevilerde yılbaşı sonbahara rastlar. Bu bakımdan diğer Müslüman topluluklara da kutlanan bugün Türklerden geçmiştir. Nevruzla ilgili halk arasında halen yaşayan inanışların belli başlılarını şöylece sıralayabiliriz: a. Ulu Tanrı dünyayı gece ile gündüzün eşit olduğu Nevruz’da yarattı.
b. Hz. Ademle Havva şeytana uyup yasak edilen meyve yediklerinden Hz. Adem Serenelib adasına, Havva ise Cidde’ye sürülmüştü, afedilişlerinde 21 Mart’ta Arafat’ta buluşturuldu.
c. İnsanların atası olarak tanınan Hz. Adem’in çamuru Nevruz günü yoğruldu.
d. Hz. Nuh’un gemisi bugün karaya kavuştu.
e. Hz. Yusuf kuyudan bugün kurtulup peygamberlik makamı verildi.
f. Hz. Musa asasıyla Kızıl Deniz’i yararak taraftarlarını kurtardı.
g.Yıldızlar küme hâlinde iken, ayrılıp kendi yörüngelerinde dönmeye başladı.
h. Hz. Muhammed’e peygamberlik bugün geldi
ı. Hz. Ali 21 Mart yani Nevruz günü dünyaya geldi.
i. Hz Ali, Hz Fatıma ile bugün evlendi.
k. Hz. Muhammed Hz Ali’yi halife ilân ettiği gün,
l. Hz. Muhammed’in son hac dönüşü “Ben kimin mevlâsıysam Ali de onun mevlâsıdır” dediği gün,
m. Türkler’in Ergenekon’dan çıkış, dünyaya yayılış günü,
n. Kışın bitip, ilkbaharın gelişi, toprağın ve bazı canlıların uyanışı,
o. Ölülerin dirilip eğlendiği gün,
p. Yunus’un balık karnından karaya bırakılışı.
Ekteki şiirler ise yukarıda söylediklerimizin daha değişik ifadesi…
Takvim Martın dokuzu,
Kutlar iken Nevruz’u
Cemre düşer acele,
Güler toprağın yüzü…
Şenletir gönlümüzü…
İşte ekmek işte tuz,
Barış demektir Nevruz,
Sevgi paylaşıyoruz…
Ta milâtdan evvele
El-eleyiz el-ele…
Kazak, Kırgız ve Özbek,
Oğuz, Türkmen, Peçenek,
Bir göbekten gelerek,
Dağılmışız dünyaya,
Nevruz’la yana yana…
Her bahar alazlanır,
Türkü söyler sazlanır,
Kar kadar beyazlanır,
Bar tutar, halay çeker,
Oynarız teker teker…
Demir döver tavında,
Dolanır etrafında,
Gençler gönül avında
Alazlanır alazda
Her yılın Nevruz’unda…