Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü

ÇEVKO Vakfı Söyleşileri

2023 yılının son ÇEVKO Vakfı Söyleşisi’nde COP28 Konferansı gündemdeydi

Prof. Dr. Zeynep Ceylan: Global ısınmadaki 10 C’lik artışın doğa kaynaklı afetleri %30 oranında artırması sebebiyle ortaya çıkan ve artık ne yazık ki afet seviyesinde yaşanan aşırı(uç) hava olaylarının,  insanların kendilerini stres altında hissetmelerine ve en küçük sorunlar karşısında dahi agresif davranışlar sergileyerek tolere sınırı düşük bireyler haline gelmesine neden olduğuna dikkat çekti.

Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu tarafından düzenlenen “İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlıklı çevrimiçi söyleşi yoğun katılım ile gerçekleşti.

Altıncısı ve yılın son ÇEVKO Vakfı Söyleşisi Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın moderasyonunda başladı. Toprak, bu toplantının COP28 sonrası konuyla ilgili yapılan en geniş katılımlı toplantı olduğunu belirtti. Söyleşide ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer aldı. Yıl boyunca ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’ne katılan akademisyenlere, iklim elçilerine ve özel sektör temsilcilerine teşekkür ederek sözlerine başlayan İmer, COP28’e ilişkin değerlendirmelerini aktardı.

“İKLİM KRİZİ İLE BAŞ ETMEK İÇİN SÜRE KISALDI; HER BİRİMİZE DÜŞEN SORUMLULUK DA O DENLİ ARTTI”

BM 28. Taraflar Konferansı’nın ana gündeminin, Paris İklim Sözleşmesi’nde ortaya konulan hedeflerin neresinde olduğumuzu belirlemek ve bu kapsamda dünyamız için bir durum değerlendirmesi sunmak olduğunu vurgulayan Mete İmer, “Konferansta fosil yakıtlardan çıkılıp çıkılmayacağı konusu da gündemdeydi ve bu konu toplantılar sırasında görüş ayrılıklarına neden oldu, ancak bu ayrılıklar sonunda bir uzlaşı ile son buldu. Fosil yakıtlardan çıkış için bir söz verilmese de ‘fosil yakıt döneminin sonunun başlangıcı’ olarak nitelendirilebilecek bir yorum yapıldı. Enerji sistemlerinde kullanılan fosil yakıtların, gelişmiş ülkelerin liderliğinde, “adil, düzenli ve eşitlikçi” bir şekilde kullanımının azaltılması metne girmiş oldu” dedi.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, sözlerini şöyle sürdürdü: “İlk kez yapılan küresel durum değerlendirmesi aslında olumsuz bir sonucu da gözler önüne serdi; ne yazık ki, Paris İklim Anlaşması’nda sözü edilen taahhütleri yerine getirme yolunda istenilen hızla ilerlenmediği görülüyor. 2030’a kadar sera gazı salımlarının 2019 düzeylerine göre %43 azaltılması gerekiyor ki Anlaşma’da belirlenen 1,5 C derece artış sınırı tutturulabilsin. Ek olarak belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi için 2030’a kadar yenilenebilir enerji kapasitelerinin 3 kat, enerji verimliliği iyileştirmelerinin 2 kat artması gerekiyor!” Ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerine karşı dayanıklılığının arttırılması, yani “iklim değişikliğine uyum” çabaları kapsamında iklim krizi nedeniyle ortaya çıkan hasarların karşılanması için oluşturulan Kayıp ve Zarar Fonu’nun yürürlüğe girmesinin sevindirici olduğunu bildiren İmer: “Taraflar, ayrıca, ‘Küresel Uyum Amacı’ adı altında ülkelerin dayanıklılık ve uyumunun artırılması için mali, teknolojik ve kapasite geliştirme çabalarının destekleneceği çerçeve ve hedeflerin belirlenmesinde mutabık kaldılar” dedi.   İklim kriziyle başa çıkmada iklim finansmanının hedeflenen yeterli miktara ulaşmamış olmasının en büyük sorun olduğunu bildiren ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri: “Küresel durum değerlendirmesi, gelişmiş ülkelerin finansal taahhütlerinin, gelişmekte olan ülkelerin temiz enerjiye geçiş, ulusal iklim planlarının ve uyum çabalarının uygulanabilmesi için hesaplanan trilyonlarca dolarlık gereksinimin çok altında kaldığını ortaya koydu. Konferansta 2024 için yılda en az 100 milyar dolarlık yeni hedef belirlendi,” şeklinde açıklamada bulundu.

2024 yılındaki 29. BM Taraflar Konferansı’nın Azerbaycan’da, 2025 yılındaki 30. Taraflar Konferansı’nın ise Brezilya’da yapılmasına karar verildiğini bildiren Genel Sekreter İmer, COP 29’da hükümetlerin iklim krizinin boyut ve aciliyetinin gerektirdiği yeni bir finansal hedef belirlemeleri gerektiğini; COP 30’da ise 1,5 C sınırını dikkate alan, daha iddialı, yeni ulusal katkıların ana gündemi oluşturacağını sözlerine ekledi. İmer “Uluslararası toplumun gözü önünde gerçekleşen Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansları ve diğer benzer toplantılar iklim krizine karşı yapılanları ve yapılamayanları ortaya koyarak sürprize yer bırakmıyor. İnsanlık olarak bu savaşı kazanmak için hala zamanımız var ancak bu süre çok azaldı.  Bu bakımdan her birimize düşen sorumluluk da o denli arttı” şeklinde sözlerine son verdi. 

Toplantıda ikinci olarak söz alan Atatürk Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Ceylan, Global Çevre Sorunları başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Döngüsel Ekonomi, Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler başlıklarında durum değerlendirmelerinde bulundu. İklim değişikliği sebebiyle ortaya çıkan doğal afetlere dikkat çeken Ceylan;  çölleşme, kuraklık, gıda kıtlığı, aşırı yapılaşmanın da(betonlaşma) olumsuz etkisiyle aşırı yağışların kolaylıkla sel haline gelmesininin yanı sıra deniz taşkınları ve tsunamilerin ve orman yangınlarındaki artışların aşırı hava olayları olarak yaşandığını söyleyerek BM G.Sekteteri Gutteres’in COP28 sürecinde iklim değişikliğine dair “ yanan bir gezegeni fosil yakıtlarla çalışan bir itfaiye hortumu ile kurtarmazsınız” sözüne vurgu yaptı.

Artan sıcaklıkların insan psikolojisini dahi etkilediğini söyleyen Ceylan “insanlar bu sebeple en ufak olaylarda dahi tahammül edemez hâle geliyor” dedi. Bir diğer önemli konunun da ısınma sebebiyle devasa buzulların erimesi sonucu tatlı suların tuzlu sulara karışmasının yanı sıra ada devletçiklerinin ve kıyı devletlerin sular altında kalarak dünyanın coğrafyasının değişmesine neden olduğuna dikkat çekti. Ceylan, ayrıca yüzyıllarca donmuş toprak ve buzulların içerisinde etkisiz olarak hapsolmuş bakteri ve virüslerin buzların çözülmesi sonucu ortaya çıkarak emsali görülmemiş hastalıklara sebep olabileceğini ve yine buzlu topraklar altında birikim yapmış metan gazının açığa çıkarak sera etkisini güçlü bir şekilde artıracağından bahsetti.

Artan sıcaklıkların insan psikolojisini dahi etkilediğini söyleyen Ceylan “insanlar bu sebeple en ufak olaylarda dahi tahammül edemez hâle geliyor” dedi. Bir diğer önemli konunun da ısınma sebebiyle devasa buzulların erimesi sonucu tatlı suların tuzlu sulara karışmasının yanı sıra ada devletçiklerinin ve kıyı devletlerin sular altında kalarak dünyanın coğrafyasının değişmesine neden olduğuna dikkat çekti. Ceylan, ayrıca yüzyıllarca donmuş toprak ve buzulların içerisinde etkisiz olarak hapsolmuş bakteri ve virüslerin buzların çözülmesi sonucu ortaya çıkarak emsali görülmemiş hastalıklara sebep olabileceğinden ve yine buzlu topraklar altında birikim yapmış metan gazının açığa çıkarak sera etkisini güçlü bir şekilde artıracağından bahsetti. 

Diğer taraftan; “iklim değişkenliği” ve “iklim değişikliği” kavramlarının sıklıkla karıştırıldığını vurguladı. İklim değişkenliğinin daha kısa vadeli değişiklikleri kapsadığını söyleyen Zeynep Ceylan, iklim değişikliğinin ise daha uzun vadeli (on yıllarca) ve kalıcı değişimleri karşıladığını belirtti. 

“CAM SONSUZA KADAR GERİ DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR BİR MALZEMEDİR VE SORUMLU BİR AMBALAJ ÇEŞİDİDİR”

Dr. Abdullah Gayret ise konuyu üretim sektörü açısından ele aldı. İklim değişikliğiyle ilgili hem üreticiler hem toplum olarak dikkat çeken başlıkları sera gazı salımındaki artış, fosil ve biyokütle yakıtların tüketilmesi başlıklarında özetleyen Gayret, iklim değişikliğiyle mücadelede önemle vurgulanması gereken üç başlığın, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve ormansızlaşmanın önlenmesi olduğunu belirtti.

Cam ambalaj sektörünün enerji yoğun bir sektör olduğunu belirten Dr. Abdullah Gayret, 2050 yılına kadar sadece enerji verimliliğiyle gidilecek önemli yolların olduğunu söyledi. Cam sektöründe hala çevreci olmayan yakıtlara bağımlılığın fazla olduğunu belirten Gayret, bu alanda inovatif gelişmelere ihtiyaç olduğunu söyledi. Kalite standartlarında da bir değişime gidilmesi gerektiğini dile getiren Dr. Abdullah Gayret “sadece çevre ve atık yönetimi değil, sosyal sorumluluğu da kapsayan bir sürdürülebilirlik beyanına gidilmesi zorunluluk haline geliyor” dedi.

Cam ambalaj sektörüyle ilgili de bilgiler veren Gayret, “cam sonsuza kadar geri dönüştürülebilir bir malzemedir ve sorumlu bir ambalaj çeşididir” sözlerine yer verdi. 

Söyleşide son sözü Atatürk Üniversitesi İklim Elçisi Şahin Korkmazaldı. Üniversitelerinde yapılan çalışmaların haber derlemesini paylaşarak hikayelerinin 2022 yılında yapılan İklim Şurası’yla başladığını belirtti. Gençlerin fikirlerini İklim Şurası’na taşımak için gençlik buluşmaları gerçekleştirdiklerini belirten Şahin, farklı üniversite ve kurumlarla etkileşim içine girdiklerini, İklim Elçileri Bildirgeleri’ni hazırladıklarını belirtti. Şahin ilköğretim öğrencilerine SKA eğitimleri verdiklerinden, üniversite radyosundan yapılan yayınların etkili olduğundan ve farkındalık artırma çalışmalarının çok önemli olduğundan bahsetti.